28 Eylül 2017 Perşembe

Ödül - Julie Garwood Kitap Yorumu



     Fatih William'ın Sakson tutsağı Nicholaa, Norman soylularından biriyle evlenmek zorunda bırakılır. Genç kadın eş olarak kendine merhametli savaşçı Baron Royce'u seçer.                                                                                     Becerikli, isyankâr ve tam anlamıyla tecrübesiz Nicholaa hislerine söz geçirmeye çalışsa da Royce'dan etkilenmeye başlar. Savaşın acımasızlığını, tutkunun yakıcılığını deneyimlemiş olan Royce ise bu çekici kadın karşısındaki hislerinin derinliğinden ötürü dehşete kapılır. Ve Saksonlar'ın Norman istilacılar tarafından böylesine ilgi gördüğü bir ihanet ikliminde, Royce ve Nicholaa yeni bir aşka yelken açarlar..

     


    İlk başta kitabın kapağını hiç mi hiç beğenmediğimi dile getireyim. keşke orjinal kapağınla yayınlasaydı yayınevi. Julie Garwood severlerin hepsi çok sevememiş bu romanı ve ben ön yargıyla başlamıştım. Yazarın en güzel hediyem atlı kitabında o kadar sıkılmıştım ki kitap beni bir türlü içine çekememişti. Tabi bunun sebebi o zamanki kötü ruh halimde olabilir :)

   Gelgelelim kitabın konusuna kitap 1060'lı yılların ingilteresinde geçiyor. Royce yüzü savaş yaralarıyla kaplı güçlü mü güçlü, adaletli mi adaletli kısacası adam gibi adam ve Nicholaa'nın kalesini ele geçirmek için kraldan emir alıyor. Kaleyi de ele geçiyor ve ilk işi kralın bir şövalyesine ödül olarak vereceği Nicholaayı aramaya başlıyor.
    
    Nicholaa, Allahım ben hiçbir tarihi aşk romanında bu kadar kurnaz ve elinde sapanınla savaş meydanlarında cirit atan bir kadın görmedim. Savaşın ortasında Royce'un aklını başından alıyor ama gerçek anlamda :) sonra Royce'u  Nicholaa'nın ikiz kız kardeşi ve rahibe olduğuna inandırıyor. Tabi daha bir dizi olay geçiyor başlarından. 
   
       Kral daha sonra Nicholaa'dan evleneceği kişiyi kendisinin seçmesini istiyor. Sizleri bilmem ama bu kitapta en sevdiğim sahne bu olaydan sonra meydana geliyor. Ben kitabı çok beğendim ve sizi de tavsiye ederim.
                                                    
                                                                    10/9



   Dikkati yalnız bir erkeğe yönelmişti. Royce'a. Royce uzak duvara yaklaşmış çok sıkılmış ve uyumak üzereymiş gibi görünüyordu. Ama yine sabit gözlerle Nicholaa ya bakıyordu. Ona yaklaştıkça endişesi artıyormuş gibi görünüyordu.
   Nicholaa Royce ulaşıncaya dek kalabalığın arasınra ilerlemeyi sürdürdü. Royce ile arasında bir adımlık mesafe kalınca durdu.
      Nicholaa onu başıyla selamdı, "Royce?
 "Evet, Nicholaa?"
Royce'a yaklaşmasını işaret ettikten sonra parmak uçlarında yükselip onun kulağına fısıldadı.
"Şah mat"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder