16 Ekim 2017 Pazartesi

Gülün Sözü - Brenda Joyce Kitap Yorumu


    Düşmana esir düşen güzel bir prenses, tehlikenin ortasında arzu ve sevgiyi bulabilir mi? İskoçya'nın asi ruhlu prensesi Mary, Norman işgalciler tarafından, kimliği bilinmeksizin kaçırılmıştır. Güzel olduğu kadar inatçı genç kadın, kim olduğunu düşmana açıklamamakta diretmekte, sadakatinden ödün vermemektedir. Güçlü bir Norman lordu onu kollarına aldığındaysa tutkunun ve umudun gücünü keşfedecektir.                               Hayatını ülkesine adamış soylu bir savaşçı, mantığına değil, aşka güvenmeyi başarabilir mi? Savaşlarla katılaşmış, cesur şövalye Stephen de Warenne, fethettiği her şeyi kanının son damlasına kadar sahiplenip savunmakta kararlıdır. Buna, ruhunun en gizli özlemlerini uyandıran, altın saçlı esiri de dahildir. Genç savaşçı, Norman ve İskoç topraklarını kasıp kavuran çatışmaların ortasında, aşkın ateşinin savaşınkinden çok daha parlak olduğunu anlamaya başlayacaktır. Yalnız ruhların ve parçalanmış ülkelerin kaderi âşıkların ölümsüz yeminiyle değişebilir mi? 

   

     Uzun zamandır bir romanı bu kadar çok beğendiğimi hatırlamıyorum. Tabi kapağının çirkinliği konusuna girmek dahi istemiyorum. Roman sanki muhteşem yüzyıl izliyormuş hissi veren bir orta çağ romanı. Bunun sebebi de Brenda Joyce der susarım. Bu kadının şu zamana kadar beğenmediğim romanı yoktur. Bu romanı da ne kadar översem öveyim az kalır. Kitabın içeriğine değenecek olursam:
     Kitap 1093'lü yıllarda geçiyor. O zamanın iskoç prensesi Mary, bir gece vakti köylü kıyafeti giyerek saraydan ayrılıyor. Tabi amaçı çoçukluğundan beri aşık olduğu nişanlısıyla kaçamak yapmak. Ama canım iskoç prensesini köylü sanıp norman askerleri ele geçirmesin mi. Tam askerler Mary'i paylaşamazken, herkesin Kont'un piç oğlu olarak adlandırdığı,  
Stephen de Warenne yaralı bir halde onu askerlerinin elinden kurtarır ve kendine alır. Karakterlerimizin ilk karşılaşmalarından sonra Stephen onun basit bir köylü olduğuna inanmaz ve Mary'i ne olduğu konusunda sıkıştırmaya başlar. Asi prensesimiz tabi ki ne olduğunu itiraf etmez.
   Stephen da başka birinle nişanlıdır. Bir şekilde Mary'nin iskoç prensesi olduğunu öğrenir ve onunla evlenmek ister. Mary'nin babası ne kadar evlenmelerini istemese de Mary ve Stephen evlenirler. 
   Daha fazla derine girmeyim çünkü bu sadece olayların bir parçası.  Yazar kitabı ince ince işlemiş sanki. kitapta o kadar çok olay ve karakter mevcut ki.Bu kitap bence en güzel Brenda Royce kitaplarından güzeldir. Tabi yazarın her kitabı güzel de bu başka. Bence kesin okumalısınız :)

                                                                                 10/10


Muhteşem bir kırmızı gül...
Genç kadın şaşırarak duraksadı. Sersemlemiş bir halde Stephen 'a baktı;
 genç adam tembelce ona bakıyordu. 
"Bunu nereden buldun?"
"Tuhaf  bir durum değil mi? Kış ortasında bir gül. Senin için, benden bir hediye" 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder