28 Eylül 2017 Perşembe

Bir Avuç Aşk - Brenda Joyce Kitap Yorumu

 
  "Denizlerin belası" olarak ün salmış Britanya Kraliyet Donanması Kaptanı Devlin O'Neill, babasını vahşice öldüren Kont'tan intikam alma arzusuyla yanıp tutuşmaktadır. Malını mülkünü elinden aldığı Eastleigh Kontu'nu neredeyse tamamen yıkıma uğratmış olmasına rağmen, son büyük darbeyi indirmek için doğru zamanı kollamaktadır. Kont'un güzeller güzeli Amerikalı yeğeni ortaya çıkınca gerçek bir intikam fırsatı yakalamış olur.
  Virginia Hughes doğup büyüdüğü ve büyük bir sevgiyle bağlı olduğu çiftliği Yaban Gülü'nü borçlarından kurtarmaya kararlıdır. Amcasının, gerekli parayı kendisine vereceği ümidiyle İngiltere'ye doğru tek başına yola koyulur. Ancak yolun yarısında Devlin O'Neill tarafından kaçırılır. Genç ve güzel Virginia, fidye elde etmek için tehlikeli bir oyuna girişen Devlin'in soğuk ve çıkarcı kalbini de ateşe atmak üzeredir.

 Yazar öyle güzel yazmış konuları ve olayları öyle güzel bağlamış ki hiç bitmesin istedim. Hani bazı kitaplar vardır şöyle kitaptan 4 sezonluk dizi çıkar ya işte öyle bir kitaptı. Kitabın karakterlerine gelecek olursak. 
    Devlin küçüklüğünde babasını gözlerinin önünde öldürmelerini yaşamı boyunca kaldıramamış, babasına öldüren adama kadar sonuna kadar mahvolması için her şeyi yapacak kadar gözü dönmüş ingiliz donanma kaptanı. Virginia ise deli dolu, saf, çok çabuk saçmalayabilen, o zamanın tipik kız anlayışından çok çok farklı bir tarza ve güzelliğe sahip olan menekşe gözlü kızımız.
        Devlin Eastleigh kontuna son darbeyi indirmek için Virginia'yı kaçırıyor. Tabi karşısında hiç daha önce hiç karşılaşmadığı bir türden kadın çıkacağını hiç hesaba katmamıştı. Virgina onun elinden kurtulmak için yapmadığı entrika, girmediği kılık kalmadığı başlarda.Baya komik sahneler ve didişlemeler mevcut bu anlarda romanda. Sonra aşık olunca gitmek ve kalmak arasında bocalayıp durdu.
          Devlin onu herkese bayan arkadaşım diye tanıtınca Virgina'na adının çıkmasını dert etmese de içten içe Devlin'e hep kırıldı. Devlin de yanlış yaptığını biliyor ama evlenmeyi yinede düşünmeyen biri. Ne saydırdım o sahnelerde ona. Kızın onun yüzünden başına gelmeyen kalmıyor. Neyse ki Devlin'in annesiyle üvey babası duruma el koyuyorlar.

         Kitap beni baya tatmin etti. Böyle güzel ve karakterlerin bu kadar güzel anlatıldığı kitap çok az artık. Ama yazarın kötü kitabı çok az zaten. herkese tavsiye ederim. Okumayanlar, hep aynı konuyu okumaktan sıkılanlar bu roman sizlere ilaç gibi gelecektir:)

                                                                      10/10





  "Neredeyse kazanacaktım" 
  "Zaferin yanına bile yaklaşamadın Bayan Hugnes. Yaklaşamayacaksın da. Eğer benimle savaşmak istiyorsan o başka." 
  "Bir gün senin mezarının üzerinde keyifle dans edeceğim, adi herif" 
  "Ona ne şüphe."

Ödül - Julie Garwood Kitap Yorumu



     Fatih William'ın Sakson tutsağı Nicholaa, Norman soylularından biriyle evlenmek zorunda bırakılır. Genç kadın eş olarak kendine merhametli savaşçı Baron Royce'u seçer.                                                                                     Becerikli, isyankâr ve tam anlamıyla tecrübesiz Nicholaa hislerine söz geçirmeye çalışsa da Royce'dan etkilenmeye başlar. Savaşın acımasızlığını, tutkunun yakıcılığını deneyimlemiş olan Royce ise bu çekici kadın karşısındaki hislerinin derinliğinden ötürü dehşete kapılır. Ve Saksonlar'ın Norman istilacılar tarafından böylesine ilgi gördüğü bir ihanet ikliminde, Royce ve Nicholaa yeni bir aşka yelken açarlar..

     


    İlk başta kitabın kapağını hiç mi hiç beğenmediğimi dile getireyim. keşke orjinal kapağınla yayınlasaydı yayınevi. Julie Garwood severlerin hepsi çok sevememiş bu romanı ve ben ön yargıyla başlamıştım. Yazarın en güzel hediyem atlı kitabında o kadar sıkılmıştım ki kitap beni bir türlü içine çekememişti. Tabi bunun sebebi o zamanki kötü ruh halimde olabilir :)

   Gelgelelim kitabın konusuna kitap 1060'lı yılların ingilteresinde geçiyor. Royce yüzü savaş yaralarıyla kaplı güçlü mü güçlü, adaletli mi adaletli kısacası adam gibi adam ve Nicholaa'nın kalesini ele geçirmek için kraldan emir alıyor. Kaleyi de ele geçiyor ve ilk işi kralın bir şövalyesine ödül olarak vereceği Nicholaayı aramaya başlıyor.
    
    Nicholaa, Allahım ben hiçbir tarihi aşk romanında bu kadar kurnaz ve elinde sapanınla savaş meydanlarında cirit atan bir kadın görmedim. Savaşın ortasında Royce'un aklını başından alıyor ama gerçek anlamda :) sonra Royce'u  Nicholaa'nın ikiz kız kardeşi ve rahibe olduğuna inandırıyor. Tabi daha bir dizi olay geçiyor başlarından. 
   
       Kral daha sonra Nicholaa'dan evleneceği kişiyi kendisinin seçmesini istiyor. Sizleri bilmem ama bu kitapta en sevdiğim sahne bu olaydan sonra meydana geliyor. Ben kitabı çok beğendim ve sizi de tavsiye ederim.
                                                    
                                                                    10/9



   Dikkati yalnız bir erkeğe yönelmişti. Royce'a. Royce uzak duvara yaklaşmış çok sıkılmış ve uyumak üzereymiş gibi görünüyordu. Ama yine sabit gözlerle Nicholaa ya bakıyordu. Ona yaklaştıkça endişesi artıyormuş gibi görünüyordu.
   Nicholaa Royce ulaşıncaya dek kalabalığın arasınra ilerlemeyi sürdürdü. Royce ile arasında bir adımlık mesafe kalınca durdu.
      Nicholaa onu başıyla selamdı, "Royce?
 "Evet, Nicholaa?"
Royce'a yaklaşmasını işaret ettikten sonra parmak uçlarında yükselip onun kulağına fısıldadı.
"Şah mat"

25 Eylül 2017 Pazartesi

Tatlı Tuzak - Rita Hunter Kitap Yorumu



 Şiddetli yağmur yüzünden kabaran dere, Sedgwick'lerin evini kasabaya bağlayan köprüyü seline kattığında, kimse olacakları tahmin bile edemezdi. Grandoor Dükü Connor Tracey prensipli bir adamdı. Çapkın olabilirdi ama evli ve tecrübeli kadınları yatağa atmak sayılmazsa, kimse bir ahlaksız olduğunu iddia edemezdi...  Fakat günah kadar çekici, melek kadar güzel taşra gülü Claire'in odasına, gecenin bir yarısı onu rezil etmek pahasına girmeye karar verdiğinde tüm prensiplerinin ve erdemlerinin birkaç kadeh brendi ile yok olup gidecek kadar zayıf olduğunu görecekti.  Ancak bu kendisiyle yaptığı bir iç hesaptı... Asıl hesap ise o meleğin değil de, erkek kılıklı arkadaşının yatağında uyandığında vereceği idi... Evet, kesinlikle Tanrı'nın oyununa gelmişti... 
  Elisha Clewland erdemleri olan bir kızdı. Işıltılar saçan bir güzelliği ya da kasabanın erkeklerini baştan çıkartan bir cazibesi yoksa da dürüst ve gururluydu. Fakat yolculuğu dönüşünde kasabalarında mecburen konaklayan soyluya ilk görüşte âşık olunca hiçbir zaman yapmayacağı bir şey yaptı... Nişanlı arkadaşının odasına girmeye niyetlenirken odaları karıştıran adamı, sadece kendisinin bildiği bir gerçekle aydınlatmak yerine, yalan söylemeyi tercih etti. 
Bunun için cehennemde yanması gerekir miydi?


    Gelelim kitap hakkındaki düşüncelerime ve yorumuma. kitabı bitirdiğimdeki düşüncem keşke böyle yazarlar senaristlik yapsalar da televizyonlarda kore uyarlamalarını izlemekten kurtulsak. Kitapta o kadar çok olay var ki insan okurken sabahlayıp, ne işi ne de dersi düşünebiliyor. Yani bu kitap bir dizi olsa kaç sezon olur Allah bilir. Ben çok çok çok beğendim. Hatta ben bu kitabı dönüp dönüp durmadan okuyabilirim. Bir çok yabancı yazardan daha iyi yazmış ve çok iyi kurgulamış Zeynep Avcı.
    Çoğu romanda alışmışlardır okurlar dünya güzeli ışıl ışıl kız ve yakışıklı bir erkeğe. Bu romanda o yakışıklımız mevcut ama kızımız başlarda güzellikten yoksun en azından kocasının gözünde. Bunun sebebi de annesinin bit uğruna Elisha'nın saçını erkek gibi kısacık kesmesi. Tabi Connor Elisha'yı beğenmiyor ilk gördüğünde çünkü onun arkadaşı oğlumuzun dikkatini çeken. Eee ne demişler hesapta olan değil, nasipte olan çıkarmış insanın karşısına. Bir dizi tesadüf zinciri sonrasında Elisha ve Connor evlenirler zaten hikayede benim gözümde bundan sonra başlıyor.
    İlk zamanlar Elisha çok mutlu tabi Connor'un kalpsiz, sert, kendine karşı vurdumduymaz olduğunun fakında değil. Çok gözyaşı döküyor Connor uğruna ondan gelecek bir parça sevgi için...


10/10


"Neden normal olamıyoruz" 
"Normal olabilmemiz başından beri mümkün değildi Elisha..Seninle olmaz." 
"Deneyebiliriz" 
"Seninle hiçbir şey denemek istemediğimi  anlamayacak kadar mı kendine güveniyorsun"